Hacettepe ve ODTÜ, çok şey öğrendiğim, birer üyesi olmakla gurur duyduğum, kampüslerinde huzur bulduğum iki üniversite. Ben Hacettepe ile ODTÜ’de PDR alanında sırasıyla lisans ve master eğitimimi tamamladım. Hacettepe’nin tıp fakültesi ve hastaneyi barındıran Sıhhiye kampüsünde pek fazla zaman geçirmedim. Bu yazıda genel anlamda iki üniversite hakkında görüşlerimi, Beytepe kampüsünde geçen 4 yılımda edindiğim deneyimi ODTÜ merkez kampüsünde edindiklerimle beraber sunmaya çalışacağım.
İki üniversitenin birçok benzer yanı var aslında. İlk olarak içlerinde bulundukları ormandan bahsedelim. Hacettepe Beytepe Kampüsü ormanı da ODTÜ ormanı da bozkır Ankara’da bizzat iki üniversitenin öğrencileri, hocaları ve idari çalışanlarının elleriyle oluşturulmuş. İnternette ODTÜ ormanının hikayesi ile hemen karşılaşırsınız ancak Hacettepe için böyle bir bilgiye ulaşmak zor. Ben mi yanılıyorum diye Hacettepe mezunu bir Profesör hocama sorduğumda “Evet, kampüs kuraktı çocuğum, hepsini bizler diktik.” dedi. Sanırım Hacettepe oluşturduğu bu güzelliğin fidandan ormana dönüşen hikayesini duyurmakta ODTÜ’ye göre geride kalmış 😕 Hala daha hem Hacettepe hem de ODTÜ öğrencileri ve mezunları fidan dikmeye devam eder. İki üniversitenin mezunları da üniversitelerini söylemekten büyük gurur duyar ve başka bir mezunu gördüklerinde ailesinden birini görmüş gibi bir sempati ve sıcaklıkla yaklaşır. Bunda iki üniversitenin de ormanlarının büyük etkisi olduğunu düşünmüşümdür hep. Çünkü Shakespeare’in dediği gibi “Doğanın tek bir dokunuşu tüm dünyayı aile yapar.”
Bir diğer ortak yan, kampüste herkesin birbirine “hocam” diye hitap etmesi. ODTÜ menşeili bu gelenek oradan Hacettepe’ye aktarılmış, iyi ki de aktarılmış 🙂 “Hocam” geleneği herkesin birbirinden öğrenecek bir şeyinin olduğu felsefesine dayanır ve hiyerarşiyi çok naif bir şekilde ortadan kaldırır. Öğrenciler birbirlerine, temizlik görevlilerine, kafe çalışanlarına, idari memurlara, servis/otobüs şoförlerine ve onların her biri de öğrencilere “hocam” diye hitap eder. Üniversiteyi yeni kazananlar bu söylemi ilk duyduklarında gerçekten üniversite hocası sanıldıklarını düşünüp şaşkınlıkla karışık bir mutluluk yaşarlar. Birkaç kez otobüs sırasında arkamda yeni kazanan öğrencilerin “Adam bana hocam dedi, hoca sandı beni” şeklinde kikirdediklerine şahit olmuşluğum vardır.
Her iki üniversite de birçok sosyal etkinliğe ev sahipliği yapar. Öğrenci toplulukları aktif olarak çalışır. Toplulukların; sualtı sporları, kayak ve snowboard, tiyatro, modern danslar ve halk dansları, müzik, bilim kurgu, elektronik sporlar gibi çok geniş yelpazede etkinlik alanları var. Bunun dışında her iki üniversite de bünyesinde profesyonel spor kulüplerini barındırır. Bunlardan Hacettepe’de en bilineni bir zamanlar birinci lige yükselmeyi başaran Hacettepe Üniversitesi Basketbol Takımı, ODTÜ’de en iyi bilineni ise bünyesinde birçok dünya şampiyonu milli sualtı sporcusunu barındıran ODTÜ-SAT’tır. Sanat etkinlikleri ise güzel sanatlar fakültesinin yanı sıra bir konservatuar bulundurması sebebiyle Hacettepe’de daha yaygındır diyebilirim.
Her iki üniversite de kampüslerinde öğrencilerine birçok olanak tanır, bu nedenle öğrenciler çoğu zaman şehre inmeye gerek kalmadan yaşamlarını sürdürebilirler (“şehre inmek” özellikle Hacettepe Beytepe kampüsünde kalanlar için tanıdık bir kullanımdır 🙂 ). Terzi, kuaför/berber, postane, eczane, market gibi ihtiyaçlar kampüslerde kolaylıkla karşılanır. Yurtlara gelince, Hacettepe yurtlarının ODTÜ yurtlarından açık ara çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Ben lisans eğitimim boyunca Beytepe Öğrenci Evleri denilen yurtlarda, 10 gün kadar da ODTÜ 1. yurtta kaldım. ODTÜ’de özel yurtları ve yeni yapılan lisansüstü konuk evini de gezdim ve bu ikisi ile Hacettepe lisans öğrenci evlerini karşılaştırdığımda yine Hacettepe’nin daha iyi durumda olduğunu gördüm. Ulaşım imkanları açısından bakıldığında ise ODTÜ’nün Hacettepe’den daha avantajlı bir konumda olduğunu söyleyebilirim. Hacettepe Beytepe’de metronun gelmesi ile kaldırılan otobüsler, metro gelmeden çok önce kaldırılan dolmuşlar ve azaltılan servisler ulaşımı zorlaştırdı. ODTÜ’ye ise dolmuş ve belediye otobüsleri giriş yapmaya devam etmekte. İki üniversitenin ortak yanı ise “otostop” kültürü. İki kampüsün de büyük olması ve giriş kapılarına yürüyerek ulaşımın zor olması nedeniyle hem okul içi ulaşımın hem de okuldan çıkışın alternatif yollarından biri otostop çekmek. Otostop kampüs içinde gayet güvenli çünkü her iki üniversite de okulun sticker’ını taşımayan araçları kampüse sokmamakta ve sticker’ların plaka bilgisini sisteminde tutmakta. Sonuç olarak kampüslerde güvenli otostopun tadına paha biçilemez…😎
Eğitim kalitesine değinmek gerekirse, her iki üniversitenin de ülkenin göz bebeği olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. İki üniversite de ülkenin 10 araştırma üniversitesi arasında bulunmakta. ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde bulunan URAP (University Ranking by Academic Performance) Araştırma Laboratuvarı tarafından yapılan araştırmada 2018-2019 yılında Hacettepe ülkenin en iyi üniversitesi olurken onu ikinci sırada ODTÜ takip etti. Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca Hacettepe ve ODTÜ bu sıralamada yer değiştirdi ancak ilk ikiyi kimseye kaptırmadı 😎 Times Higher Education sıralamasında ise çeşitli alanlarda her iki üniversite de dünyada ilk 500’e girmeyi başardı. Bu sıralamada Hacettepe ve ODTÜ’yü karşılaştırdığımızda ise, özellikle uluslararası tanınırlık ve mühendislik açısından sıralandığında ODTÜ Hacettepe’nin önüne geçiyor. Ancak üzülerek belirtmeliyim ki geçmişe bakıldığında her iki üniversitenin de her yıl sıralamada biraz daha geriye gittiği görülüyor.
Her iki üniversitenin de eğitimi zor. ODTÜ’de eğitim dili İngilizce olduğu için belki daha zor, ancak en azından PDR bölümü için söyleyebilirim ki öğrenciden beklenenler açısından iki üniversite benzer. Her hafta düzenli yapılması gereken ödevler ve yazılması gereken raporlar, hemen her ders için dönem sonunda sunulması gereken yükü ağır bir proje, sayfalarca kağıt verilen klasik sınavlar iki üniversitenin ortak yönleri. Ancak bu ağır yükün iki kolaylaştırıcısı olarak her iki üniversitede de gördüğüm, sağlam bir yapılandırma ve düzenli geri bildirim. Dönem başında verilen ders izlencesinde (syllabus) ve puanlama anahtarında (rubric), dönem boyunca öğrenciden ne beklendiği, beklenenlerin nasıl değerlendirileceği ve belirlenen her kriterden kaç puan alınacağı bellidir. “Ben bunu yaptım da ne oldu?” diye düşüneceğiniz dönütsüz ödev teslimleri ile karşılaşmazsınız. Yaparken zorlanır, zorlanırken öğrenir, geri bildirimle üzerine cilasını atarsınız.
Bu kadar yoğun çalışmanın üzerine neyse ki nefes almayı sağlayan bahar şenlikleri var. ODTÜ ülkede bahar şenliği geleneğini başlatan ilk üniversite. Sponsorluk almaya pek yanaşmadığından ODTÜ bahar şenliklerinde pek ünlü göremezsiniz. Genelde ODTÜ ile gönül bağı olan birkaç ünlü isim ve alternatif müzik grupları katılır. Hacettepe ise benim öğrenci olduğum yıllarda açık ara Ankara’nın en fazla ünlüyü ağırlayan bahar şenliklerine ev sahipliği yapardı. Hacettepe öğrenci konseyi sponsorluk almayı tercih ettiğinden bir ünlü isimden önce ön grup olarak başka bir ünlü grup veya isim sahne alırdı. Ancak son yıllarda Hacettepe’de de eskisi gibi şenliklerde ünlü isimler pek görülmüyor. Her iki üniversitenin de güzel sanatlar fakültelerinin, öğrenci topluluklarının, Ankara’nın amatör müzik gruplarının (ki ülkenin birçok iyi müzik grubu da Ankara’dan çıkmıştır), ayrıca Hacettepe’de konservatuarın katkılarıyla çeşitli etkinlikler içeren bahar şenlikleri devam etmekte.
Mezuniyet törenlerine gelince, ODTÜ’nün Devrim stadyumunda yapılan ve tüm fakülteleri içeren mezuniyet töreni zaten pankart geçişleriyle herkes tarafından bilinir bir hal aldı. Yaratıcı ve komik, bolca göndermeli pankart geçişi Boğaziçi gib birçok üniversiteye de ilham kaynağı oldu ve benzer geçişler farklı üniversitelerde görülmeye başlandı. Hacettepe’de ise mezuniyet törenleri ODTÜ’nün aksine okul değil fakülte bazında yapılmakta. Bazı fakülteler mezuniyet törenlerini amfi tiyada yaparken bazıları kongre merkezini tercih etmekte. İki mezuniyet töreninde de keplerin havaya fırlatılış anındaki coşku görülmeye değer.
Son olarak, iki üniversitenin başarısı hakkında; Hacettepe ve ODTÜ neden bu kadar başarılı iki üniversite oldu sorusunun cevabı çok fazla değişkenle açıklanabilir. Ben ise en önemli noktalardan birini bağlılık olarak görüyorum. Hacettepe ve ODTÜ öğrencileri, mezunları ve çalışanları okullarını öyle benimsemiştir ki hafta sonu bile vakit geçirmek için kampüslerini tercih ettiklerini görebilirsiniz. Devrim’de yürüyüş yapmak, Eymir Gölü’nde bisiklet sürmek, Hacettepe Beytepe Yeşil Vadi civarında ateşsiz piknik yapmak, vadiye ait gölde ördekleri beslemek için çocuklarını alıp gelen, hatta düğün fotoğraflarını çekmek için kampüslerini ziyaret eden mezunlar sıkça karşılaştığım manzaralar oldu. Bence bir okulu başarılı yapan bu bağlılığı sağlayabilmesi.