ODTÜ’de öğretim – Boğaziçi’nde eğitim

ODTÜlü usta bir opera sanatçısıdır, Boğaziçili bir rock star.

Ne demek mi istedim: Boğaziçi İstanbul’da oluşuyla, boğaz manzarası ve şaheser binalarıyla göz önündedir ama kimse (özellikle mühendislik için konuşuyorum) efsane eğitim verildiğinden, bilimsel yayınlarının sayısının fazla oluşundan bahsetmez. ODTÜ’de ise havalı bir durum yoktur (en azından reklamı yapılacak bir şey yoktur diyeyim) ama teknik olarak iyi öğrenciler yetişir, yayın çoktur vs vs…

“İTÜlüler yapar, ODTÜlüler geliştirir, Boğaziçililer partisini yapar” sözüyle de iki üniversitenin biraz farklı kulvarlarda olduğu anlaşılır sanırım.

İki güçlü takımın rekabetine benzer bir karşılaştırmadır bu ⚽️. İkisi de diğerlerine kıyasla alıp başını gitmiştir, ama birbirlerine karşı hangisinin üstün olduğuna bir türlü karar verilemez. Kim hangi taraftaysa onun daha iyi olduğunu söyler.

Benim görüşüme göre Boğaziçi sayısaldan çok sözelcilerin iyi yetiştiği bir okul.
Fakat ODTÜ’de durum tam tersi.
Kısaca, sayısal bölümlerde
ODTÜ > Boğaziçi,
sözel bölümlerde
Boğaziçi > ODTÜ.

Boğaziçi’nin sıkı İngilizce hazırlık eğitimi ve proficiency’sinden dolayı, daha sağlam bir yabancı dil eğitimi verdiğini de söyleyebilirim. Bunun karşısına ODTÜ’nün kampüs ortamını koyarak, çapraz değişkenlerle halı saha maçı yaptırabiliriz 🙂

İki okulda da okumuş bir öğrenci olarak adaylara şu bilgilerle katkıda bulunmak isterim:

En başta, ODTÜ adından da anlaşılacağı üzere bir teknik üniversiteyken, Boğaziçi teknik bir üniversite değildir. Bu fark kesinlikle yalnızca isimde değil; eğitimde, öğretimde, üniversitenin her aşamasında kendisini gösterir.

Mesela Boğaziçi’nde birçok mühendislik kendine ait bir binaya dahi sahip değil. Ortak bina kullanmaktalar. Boğaziçi elektrik-elektronik bir binanın katı iken, ODTÜ’de 5 farklı binadan oluşmakta. Boğaziçi makina bir kattan oluşmakta iken, ODTÜ makina 7 farklı binadan oluşmakta. Ki ODTÜ’deki bu sayılara onlarca araştırma merkezi falan dahil değil.

Aradaki fark nasıl bu kadar uçuk olabiliyor derseniz bunun asıl cevabı laboratuvarlarda gizli. ODTÜ’de sayısız türde laboratuvar varken, Boğaziçi temel laboratuvarlardan başkasına yer vermiyor. Yalnız şu kısım doğru anlaşılmalı ki, bu Boğaziçi için aslında o kadar da büyük bir eksiklik değil, hatta eksiklik değil. Çünkü başta bahsettiğimiz fark devreye giriyor, Boğaziçi bir teknik üniversite değil.

Bu durum okulun tüm bölümleri için geçerli. Örneğin Boğaziçi’nde doğru düzgün tek bir sayısal problem çözmeden geçtiğim finans dersini ODTÜ’de sayfa sayfa problem çözerek geçersiniz. Benzer şey mukavemet dersinde de vardı. ODTÜ’de çatır çatır soru çözülen, pratik yapılan, formül kullanılan ders Boğaziçi’nde hiç de böyle değil. Çok daha sözel ilerliyor, elbette soru da çözülüyor, fakat ODTÜ’ye göre oldukça düşük oranda. Boğaziçi işin mantığına önem verirken pratiği önemsemeyen bir yaklaşım takınıyor. ODTÜ pratiği asla arka plana atmaz.

Şimdi yine aynı soruyu soralım: Bu Boğaziçi için bir eksik mi? Şahsi fikrim mühendislik bölümleri için evet, geri kalanlar için hayır. Hele hele işletme, sosyoloji, psikoloji gibi bölümler için artı bile sayılır. Kimse formülü, problemi hatırlamaz. Bir bakış açısı, anlayış kapabilmişse, işte o önemlidir.

Başka bir deyişle, ODTÜ’de çok iyi öğretim, Boğaziçi’nde çok iyi eğitim vardır.

Bu fark mezunlara yansımakta. ODTÜ kaliteli mühendis yetiştirir, Boğaziçi mühendislik okumuş yönetici adayı yetiştirir. Hemen her Boğaziçilinin hedefi en kısa yoldan yönetici olmaktır. Bu mühendisi için de böyle, öğretmenlik okuyanı için de böyle, turizm okuyanı da böyle. Hepsi beyaz yakalı yönetici olmak istiyor, hepsi. E tabii kimi oluyor, kimi olamıyor.

Boğaziçi daha bireyseldir, ODTÜ daha toplumcudur.
Ama iki üniversitenin de mezunları öğrencilerini kollar, her anlamda kollar. Maddi olarak destek olur, işe alımda öncelik verir, yönlendirir.

Boğaziçi’nin kampüsü estetik açıdan ODTÜ’den daha güzeldir, çok güzeldir. Bırakınız ODTÜ’yü falan, bence dünyanın en güzel kampüslerindendir, muazzamdır. Ama emin olun ODTÜ kampüsü daha değerli bir kampüstür. Çünkü ODTÜ ormanındaki on binlerce ağacın her biri bizzat bir ODTÜlü tarafından elleriyle dikilmiştir. ODTÜ ormanı ağaçtan değil, emekten oluşur.

Ayrıca ODTÜ kampüsü devasadır, Boğaziçi’nin kat be kat büyüğüdür. İçinde ihtiyaç duyulan her türlü tesis, mağaza vardır. Bundan ötürü “En son 6 ay önce kampüsten çıktım😜” gibi manyakça şeyler duymak ODTÜ için aslında o kadar da manyakça değildir. ODTÜ kampüsünün ruhu vardır. Çok büyük olması, dış dünyayla ilişkisinin olmaması onu adeta bir kurtarılmış bölge yapar öğrencilerin gözünde.

İki okulda da yıl boyu en kralından kültür, sanat, spor etkinlikleri yapılır.

İki okul da Türkiye’nin en güzel kütüphanelerine ev sahipliği yapar.

Boğaziçi’nde Mayıs’ın ilk haftasına gelen bir “Spring Break (Bahar Arası)” vardır ki, ODTÜ’nün sınav haftasına denk gelir, özenilecek bir haftadır.

Makina mühendisliğinde (ODTÜ’de de, Boğaziçi’nde de “makine” değil, “makina” denir, kelime İtalyanca “macchina”dan gelmektedir); ODTÜ’de lisans, Boğaziçi’nde yüksek lisans yapmış bir öğrenci olarak;

ODTÜ’nün artıları
– Çok büyük ve donanımlı kampüsü
– Seçmeli dersler için çok geniş seçim yelpazesi
– Daha iyi bir mühendis için daha fazla teknik ders
– Daha fazla laboratuvar, daha fazla deney imkanı
– Hard copy ve soft copy olarak (en azından kullandığım mühendislik yayınlarında) daha güçlü olan kütüphanesi

ODTÜ’nün eksileri
– Hocaların çoğu öğrenciye uzak, insan ilişkileri zayıf. Ama haklarını yemeyeyim, iyi öğretirler, öğrenciye takıp düşük not falan vermezler.
– Kampüs çalışanları hocaları mumla aratırlar.
– Makina tuvaletleri rezaletti.
– Bölümümüz acayip eskiydi. Sınıftaki asma tavanın düşme olayı bile olmuştur.
– Okulda bir sürü gereksiz kural vardır. Giriş-çıkışları askeriye gibidir. Boğaziçi eskiden rahatmış, ama ne yazık ki 2 yıldır Boğaziçi de aynı.
– Yoğun ders yükü yüzünden dünyanın bir çok nimetinden geri kalınır.

Boğaziçi’nin artıları
– Olağanüstü güzellikteki kampüsü
– Hocaların çoğu vakıf üniversitesi hocası gibi ilgili, güler yüzlü. Üstelik bu durum vakıf ünilerindeki gibi alınan paradan değil, gerçek samimiyetten (durum sadece y. lisansta böyle değil, lisansta da aynı).
– Okul çalışalarının da çoğu güler yüzlü.
– Sadece teknik olarak değil, sosyal olarak da gelişmiş bireyler yetiştirir. Bugün klasik mühendisler dünyanın birçok ülkesinde mevcut. Ancak entellektüel, liderlik vasfı taşıyan bireyler için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.
– Mühendisliğin tuvaletinde otomatik poşetli klozet kapağı, el kurutma makinesi, müzik vb. var.
– Yemekhanede yiyecekler güzel, okul kaliteye önem verir.

Boğaziçi’nin eksileri
– Kampüs içi ring servisler ücretli.
– Kampüs etrafında yaşam çok pahalı.
– Kampüs küçük olduğundan bazı aktiviteler için yer bulunamıyor. Örneğin bir minik halı sahası, bir minik tenis kortu var.

Kıyaslamalar bölümden bölüme farklılık gösterir ama temel farkı oluşturan etken okulların zorluk dereceleridir diye düşünüyorum. ODTÜlü bir öğrenci okul hayatı boyunca, sinemaya gitmez ödev yapar, spor yapamaz ders çalışır, gece çıkamaz projesi vardır vs… Boğaziçi ise daha çok sosyal yönü kuvvetli, soft skill yönünden gelişmiş, hayatını derse adamamış insanlar yetiştirir. Ancak teorik ve pratik olarak ODTÜlü mühendisin gerisindedir, baskı ve stres altında çalışma yeteneklerini okulda kazanamaz, iş hayatına daha deneyimsiz girer.

Boğaziçi mezunu çoğunlukla yönetir, ODTÜ mezunu çoğunlukla üretir. Bunun yanında, bilgi kazanımı ve yeterliliği anlamında farklılık olmadığına inanıyorum. Çünkü bu okullardaki öğrenciler bilgiye nasıl erişeceğini zaten bilirler, buradaki temel farklılık aslında iki okulun farklı şehirlerde bulunması ve o şehrin kültürel yapısından etkilenmesidir.

Yalnız, bütün bu karşılaştırmalar genelde bahsi geçen okullara girmek üzere olan, okuyan, veya yeni mezun olmuş ama henüz hayata atılmamış kişiler tarafından yapılır. İş hayatına girilmesiyle birlikte, hangi okuldan mezun olduğundan çok, okul hayatı boyunca ve sonradan ne tür aktivitler yaptığı ve neler başardığının önem kazanması sonucu unutulur bu kıyaslamalar. Benim şu güne kadar gördüğüm kadarıyla, geçmişiyle veya bulunduğu kurumla en çok gurur duyanlar, bunu en çok ağzına sakız edenler, aslında daha az iş başarmış olanlardır.

Hangisine girerseniz kazanırsınız.

O okullar da sizi kazanır.

Leave a comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.