ODTÜ sanki… Ama…

Ankara mı – İstanbul mu? 😁
Aslında bir bakıma hem bu kadar basit, hem de bu kadar basit değil 🙂

İTÜ’nün sistemi Alman sistemi – ODTÜ’nün sistemi Amerikan sistemi derler, temelde bu doğru.

Kabul edelim ki ikisi de biraz asosyal üniversitelerdir. Önemli olan şehirdir. İstanbul’da asosyalliği kırmak için çevrende yapacak çok şey varken, ODTÜ’deki öğrenciler kampüs dışına çıkmayı pek tercih etmediklerinden birbirlerine daha yakındır.

İTÜ’deki hocaların birçoğu İTÜ kökenlidir, bu hocalar zamanında saat 9-5 mesaisi gibi öğrencilik yapmış hocalarından ders almışlardır. Haliyle de bu psikolojiyi üzerlerinden atamamışlar, “Öğrenci dediğin otursun çalışsın” kafasıyla öğrencilerini ödev ve projelerle gençliklerinden bezdirirler. Bu hocalardan sonraki hocalar da aynı ekolü sürdürür.

Bölümlerde genelde üretim ve yönetim stajları vardır. Bazı bölümlerde bir de atölye stajı vardır, kaynak yaparsın, torna tesviye yaparsın (şaka değil!🙂). Hal böyle olunca mezun olunca fabrikalardaki makinalardan korkmazsın, sevgiyle yaklaşırsın diyelim…

Bazı bölümlerde çan eğrisi ortalamasının 100 üzerinden 10 (Yazıyla: On) civarında kaldığı dersler vardır ki (şaka değil!🙂) 11 alan arkadaşa “Bravo, AA’yı garantiledin” diye bakılır.

ODTÜ’de eğitimin kalitesi bence daha iyi. Veya şöyle söyleyeyim; ODTÜ’de ders veren akademik personel İTÜ’den daha iyi veriyor. Materyaller daha iyi. Ayrıca altyapısı da daha iyi. Bütün bunlarda en büyük etken yabancı kaynak kullanımındaki fark.

Belki bu nedenlerden, İTÜ’de öğrenciler daha çok işin kurnazlığı ve iş bitiriciliği peşindeyken, ODTÜ’de öğrenciler kendi halinde, güzel güzel projelerini yapar, derslerini çalışırlar. Bu yüzden olsa gerek, İTÜlü mühendisler saha mühendisi olarak daha sık tercih edilirken, ODTÜlüler daha çok ofistedir.

ODTÜ’lü arkadaşlarla Starbucks havası varken, İTÜ’lü arkadaşlarla ellerde oyun kağıtlarıyla Dostlar Kahvesi havasında olursunuz.

İki okulun tarihi gelişimi apayrıdır:

İTÜ’nün geçmişi 1773’e dayanır. ODTÜ ise 50 yılı daha yeni devirmiştir.

İTÜ modern Türkiye’nin kuruluşudur. ODTÜ Türkiye’nin dünyayla entegrasyonudur.

Bu nedenle İTÜ “mühendishane”, “teknik üniversite”, “mühendis mektebi” iken; ODTÜ “METU impact”tir.

ODTÜ her zaman ses getiren Devrim Stadı iken, başkaldıran 68 kuşağı iken; İTÜ eşsiz Anıtkabir’dir, Çanakkale Şehitler Anıtı’dır.

İTÜ Türkiye’de mühendislik eğitiminin, ODTÜ bilgisayar biliminin başladığı yerdir.
İTÜ televizyon yayınını başlatmıştır, ODTÜ interneti getirmiştir.

Bu karşılaştırmalar daha sürer gider, ancak aslında bunlar karşılaştırmalardan çok birbirlerinin devamı olan süreçlerdir. Yani İTÜ ve ODTÜ sürekli birbirini tamamlamıştır. Bir bütünün iki farklı parçasıdır. Ülkemizin toplam gücünün önemli unsurlarıdır.

En temelinden; ODTÜ kampüs ve eğitim olarak Türkiye’nin önde gelen bir okuluyken, buranın mimarları İTÜlülerdir.

Ama aslında “üniversite” sadece araçtır.

Kuşkusuz İTÜ ve ODTÜ gibi eski ve köklü üniversitelerin öğrencilerine sunduğu altyapı desteği kesinlikle fazladır. Diğer üniversitelerde iseniz, o imkanı sizin kendinize sağlamanız gerekir.

İyi bir üniversiteden mezun olmak elbette çok güzel bir etiket, ama asıl önemlisi sizin mezuniyet öncesi ve sonrası neler yaptıklarınız.

Aktif olun, kulüplere katılın. İnsan tanıyın, seminer ve kurslara gidin, çevrenizi genişletin. Sizden büyük mezun abilere–ablalara ulaşın, sorular sorun, araştırın. Yerinizde saymayın. Tübitak’ın sunduğu projeleri, yarışmaları ve bütçeleri takip edin. En önemlisi; tek başınıza olmayın, takım kurun, birlik olun. Beraber çalışmayı öğrenin, öğretin ve bunu yaşam biçimi haline getirin.

İTÜ mü – ODTÜ mü falan, bunları fazla kafaya takmayın 🙂

Leave a comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.